26 Mart 2012 Pazartesi

HOCA EVLiYA-YI PÂRİSÂ

     Hoca Garib'in birinci halifesi.. Buhara taraflarında Harmentehî isimli köyden.. İsim ve cismi kalmamış bir yer.. Def­nedildiği yer de orası..

HOCA GARİB

     Hoca Evliya'nın oğlu ve dördüncü halifesi.. Meşhur Şeyh Necmeddin Kümrâ, onun üstün bağlılarından.. Şeyh Seyfüddin Büharazî de bağlılar halkasından. .

Şeyh Seyfüddin, Hoca Garib hakkında sorduğu bir suale bir başka şeyhten şu cevabı alıyor :

— Tam erdir ve nisbeti cezbe ile ziynetlenmiştir. Bu cevabı veren şeyh devam ediyor:

— Ben hayatım boyunca nice velî   ve gönül ehliyle görüş­tüm. 'Hoca Garib derecesinde hiç bir kimse görmedim. Hoca Garib de dört halife bıraktı.

HOCA SOKMÂNİ

Üçüncü halife..

Kabri Evliya-yı Kebîr Hazretlerininki ile yanyana. .

HOCA ZEKİ HUDABADİ

Buhara'nın beş fersah uzaklığında Hudâbâd köyünden.. Kabri de orada. . ikinci halife..

HOCA DEHKAN KILLETÎ

    Hoca Evliya'nın dört halifesinden ilki. . Hocanın vefatından sonra irşâd makamına geçtiler, öbür halife ve müridler kendisine bağlandılar. Kabirleri, Buhara'nın Şimalinde, şehirden iki fersah mesafede Kıllet isimli köyde. .

EVLlYA-YI KEBÎR

Hoca Abdülhalik Gucdevânî Hazretlerinin ikinci halifesi.. O da Buhara'dan..

Başlangıçta, Buhara âlimlerinden birinin zahirî plânda ders­lerine devam ederken, çarşıda, nuranî bir zata tesadüf ediyor. Bu, Hoca Abdülhalik Gucdevânî Hazretleridir. Bir bakışta hoca-va tutuluyor ve peşi sıra gitmeğe başlıyor. Hoca bir dükkândan bir parça et satın alıyor. Tutkun genç hemen büyük Velî'nin ya­nına sokulup hizmet arzediyor :

— Müsaade buyurur musunuz, elinizdeki et paketim evini­ze kadar ben taşıyayım ? Hoca bu aşk dolu gence bakıyor, kimbilir onda neler görü­yor ve hemen razı oluyor :

— Peki oğlum, al bu paketi ve eve kadar benimle gel! Evinin kapısında Abdülhalik Hazretlerinin mukabelesi:

— Teşekkür ederim; şimdi bir saat sonra gel de beraber ye­mek yiyelim! Bir saat sonra buluşup sofraya oturdukları zaman, Evliya-yı Kebîr Hazretleri, dışından tahsiline çalıştığı ilim bakımından kendisini sıfır buluyor, yüreğinin Hoca Abdülhalik Gucdevânî elin­de yoğurulmaya, bütün varlığının ona doğru akmaya başladığım hissediyor ve mürşidine kapılanıyor. Artık zahir plânında kendi­sine ders veren hocadan sıyrılmıştır. Fakat o hoca, talebesini tarikatten döndürmek için elinden geleni ardına koymamakta. . Es­ki talebesi hakkında da söylemediğini bırakmamakta. . Buna kar­şılık Hoca Evliya susmakta, asla karşılık vermemekte. . Bir gece Evliya-yı Kebîr Hazretleri, mahut Hoca'nın şenî bir fiil işlediğine dair bir rüya görüyor. Aynı gecenin sabahı ho­ca, onun huzurunda.. Büyük velîyi yüzüne karşı kötülemekle meşgul.. Hoca Evliya dudaklarında zarif bir tebessüm, adama dönü­yor :

— Ey üstad geçinen adam! Gece filân şenî fiilî işlersin, gün­düz de utanmadan karşımıza geçip bizi Hak yolundan döndürmeğe yeltenirsin! Hoca, bu açık keramet karşısında Evliya-yı Kebîr'in ayaklarına kapanırcasına ona el uzatıyor, tevbe ediyor, Abdülhalik Gucdevânî Hazretlerinin kısa zamanda Evliya-yı Kebîr üzerindeki eserini görüp aynı yola giriyor ve eriyor. Evliya-yı Kebîr Hazretleri, Buhara pazarında Sarraflar Mes­cidi denilen yerde kırk gün, kırk gece bir çile çıkarmışlar. . Bu çile esnasında murakabeleri o kadar derin olmuş ki, gönüllerine tek bir yabancı his (havâtır) düşmemiş. . Hoca Ubeydullah Hazretleri, Hoca Evliya'nın bu çilesini fevkalâde büyük görürler, be­ğenirler ve taaccüplerinden parmaklarını ısırırlardı. Derlerdi ki :

— «Hâcegân» yoluna girenler az zamanda öyle bir mertebe­ye erişirler ki duydukları her ses kulaklarına zikir gelir ve zikir­den başka hiç bir şey işitmezler. Hoca Evliya'nın çilesini de, ha­tıra hiç bir şey gelmediği değil, gelenlerin kendi bâtınına asla zahmet vermediği şeklinde anlamak lâzımdır. Bir ırmağın üzerin­deki çerçöp nasıl suyun cereyanına engel olamazsa öyle. . Yine Hoca Ubeydullah Hazretleri anlatıyor :

— Şah-ı Nakşibend Hazretlerinin en ileri bağlılarından Alâ-eddin Attâr Hazretlerine sormuşlar : Sizin gönlünüz, ona hiç bir yabancı his düşmeyecek kıvamda mıdır? Alâeddin Attâr cevap vermiş : Yok, yok, düştüğü olur; ama kalmaz, gider. «Havâtır»a kökünden mâni olmak imkânsızdır. Yirmi yıl nefyettiğim bu fi­kir, bunca emek ve gayretten sonra birdenbire yine zuhur etti, fakat karar kılamadı. «Havâtır»ı karşılamak zor iştir. Hattâ bazıları onlara hiç bir itibar gösterilmeyeceği kanaatindedir. Şu var ki, onların ruha yerleşmesine göz yummamak lâzımdır. Vefatlarına yakın kendilerine dört halife seçtiler. Mübarek kabirleri, Buhara taraflarında Hâkrîz isimli hisa­rın Ayyâr burcu yanında..

HOCA AHMED SIDDÎK :

         Hoca Abdülhalik Hazretlerinin ilk halifeleri.. Buharadah.. Hoca Hazretlerinin vefatlarından sonra makamlarına geçiyorlar ve kendi vefatları da yaklaşınca, bütün bağlıları, Hoca Evliya-yı Kebîr ve Arif Reyvegerî Hazretlerine ısmarlıyorlar. Bunlar, ana kolun baş kutuplarıdır.

Hoca Ahmed'in kabirleri, Buhara'dan üç fersah mesafede bir köydedir.